Küresel dünyada yaşanan değişim ve dönüşümün etkileri, özellikle son yıllarda çok ciddi anlamda ülkemizi de etkisi altına almış görünüyor. Gerek kamu ve gerekse özel sektör kurum ve kuruluşları yeni dünya düzenine ayak uydurabilmek ve belki de ayakta kalabilmek için istim üzerindeler. Bu sürekli altüst oluş küresel ölçekte yaşamımızın temel gerekçelerinden biri olarak beliriyor. Ancak; birçok insan, birçok kurum, kuruluş ve şirket yöneticileri durumun böyle olduğunu hala öğrenememiş, değişimin yönünü algılayamamış görünüyor.
Yaşanan ve hala süreceği anlaşılan küresel krizden daha fazla olumsuz etkilenmeden sıyrılmaya çalışan ülkemiz mali disiplinden sapmadan süreci etkin yönetmeye çalışıyor. Son aylarda uygulamaya konulan yeni teşvik yasası bunlardan biri. Keza, diğer bir yasal önlem de işletme dünyasını yakından ilgilendiren Türk Ticaret Kanunu (TTK )…
13.01.2011 tarihli TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve kademeli şekilde 01.07.2012 tarihinden itibaren yürürlüğe girmeye başlayacak olan yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK ) işletme dünyasına yeni bir açılım getirmektedir.
Konunun önemi ve ivediliği gözününe alındığından kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör işletmelerinin söz konusu kanun ve getirdikleri hakkında bilgi sahibi olmaları ve buna göre yapılanmaları zorunlu hale gelmiştir.
Bu zorunluluk KOBİ’ler ve özellikle aile şirketleri için çok daha önem taşımaktadır. Bu yapılanmada en çok zorlanacak kurumsal yapısını kurmamış ya da geliştirmemiş şirketler olacaktır.
Bu şirketlerin bir kısmının ortak özelliği de “butik” eğitim ve kurumlaşma kapsamında danışmanlık hizmeti almamış şirketlerdir. Çünkü, ya bunun farkında değillerdir ya da patronlarının “her şeyi biliyor” olmalarıdır. Ancak, unutmamak gerekir ki aynı kalite un, şeker ve yağdan üstün kalite helva yapanlar olduğu gibi, kaliteyi bir türlü tutturamayıp sonunda dükkanını kapatmak zorunda kalan helvacılar da vardır.
Diğer yandan bazı aile şirketlerinde patrona göre “kurum olmak” demek, “patronun emirlerine uymak”, şirket içerisinde kilit görevlere getirdikleri ve onlara göre sadık adamlarının gösterdiği resme bakarak ya da onlarınkulağına fısıldadıklarına göre karar vermek ve hatta makam odalarını “şatafatlı donatmak” demektir.
Durumun en acıklı yanı ise aile içi çekişmelerin yaşandığı, aile büyüğünün otoriter baskısı ya da aile içerisinde daha deli dolu olanın hükümranlığı sonucu “tek adam” uygulamaları olan bu şirketlerde, bu sürecin daha zor olacağını göstermektedir. Zira yeni TTK; şirket kaynaklarının, ortak tarafından keyfî bir biçimde kullanılmasını engellemekte, bağımsız denetim ve işlem denetimi uygulamaları içermektedir.
Sonuç olarak, Yeni Türk Ticaret Kanunu tüm eleştirilere rağmen, özellikle kurumlaşmamış aile şirketlerinin adil yönetilen, saydam, hesap verebilir ve sorumlu işletmelere dönüşmesine katkı getirecektir.
Yazar: Dr. M. Naci ÇUHACI
Not: Bu yazı, Aksaray Posta Gazetesi’nde 9 Haziran 2012 tarihinde yayınlanmıştır.
http://www.aksarayposta.net/haberdetay.asp?ID=12966