Bir müzakere ya da bir görüşme için bir kurumun kapısından içeriye ilk adımınızı attığınız anda, bu kurumla çalışılıp çalışılmayacağınıza ilişkin bir görüşe sahip olmanız olasıdır. Bekleme salonunda geçirdiğiniz ilk beş dakika içerisinde işittikleriniz ve gördükleriniz, size, kurum kültürü hakkında pek çok bilgi verecektir. Kuşkusuz, iş görüşmesi anında, kurum hakkında daha çok şeyler öğrenmeniz olanaklıdır, ancak ilk gözlemleriniz, sizin örgüte ilişkin algınızı şekillendirmede önemli bir yer tutar.
İletişimin temel biçimi, söze dayanmayan özellikler üzerine kurulur. Antropologlar, insanların etraflarındaki şeylere ilişkin sözcükleri kullanmazdan çok önceleri, bedenleri aracılığıyla birbirlerine mesaj ilettiklerini ileri sürmektedirler. Kızgınlıklarını göstermek için dişlerini sıkan atalarımız, sevgilerini ortaya koyarken de birbirlerine gülümseme ya da dokunma yolunu seçiyorlardı. O eski ilkel günlerin çok gerilerde kalmasına karşın, üstünlüğümüzü, bağlılığımızı, nefretimizi, saygımızı, sevgi ve diğer duygularımızı açıklamak için hala söze dayanmayan ipuçlarını kullanmaktayız. Söze dayanmayan iletişimle; söze dayanan iletişim, birbirlerinden, bazı temel özellikleri nedeniyle ayrılırlar. Öncelikle, söze dayanmayan iletişim yoruma açıktır ve bu nedenle de kolay kolay incelenememektedir.
Herhangi bir kişi, eline söze dayanmayan iletişime ilişkin herhangi bir kitap alıp, jestlerinde, mimiklerinde, sözcükleri söyleyiş biçiminde ustalaşamaz. Gerçekte, insanların söze dayanmayan davranışları ne şekilde öğrendikleri konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz. Hiç kimse, bir bebeğe ne şekilde ağlaması ya da gülmesi gerektiğini öğretmeye kalkışmaz. İnsanın kendisini ifade etmek için kullandığı bu yollar, hemen hemen evrenseldir. Renkleri anlamlandırma ve jestler gibi söze dayanmayan iletişim türleri ise kültürden kültüre değişir.
Söze dayanmayan iletişim, aynı zamanda, ortaya konulmaya çalışılan niyet ve anlık durumlar açısından da değişiklik gösterebilir. Konuşurken, genellikle, sözcükleri planlayarak kullanırız. Örneğin, “Lütfen bu iş için bana Cuma gününe kadar tekrar uğrayın” dediğimizde, bilinçli bir amacımız vardır. Bir dakikada da olsa, gönderdiğimiz mesajı evirir çevirir ondan sonra göndeririz. Fakat, söze dayanmayan iletişime başvurduğumuzda, bazen, amaçlı davranmayabiliriz. Örneğin, kaşlarımızın çatılması, yüzümüzün kızarması, bizim amaçlı olarak gösterdiğimiz davranışlar değildir. Bu davranışlar, doğal olarak gerçekleşirler. İsteğimiz dışında duygularımız, tüm suratımıza yazılıverir. Nitekim, şu terimi duymuş olmalısınız. “İnsanlardan sürekli sözsüz iletişim sızar” bu, istesekte istemesekte vücudumuzun mesaj göndermesi kaçınılmazdır anlamına gelir. Bunu engelleyemeyiz. Yüz kızarması engellenmesi mümkün olmayan ve en iyi örnektir. Ancak, birisiyle karşılaştığınız anda, o kişi gördükleri ve hisleri ile sizi yargılar. Bu işlemin kendisi 10 saniyeden az sürse de etkisi kalıcıdır.
Karşınızdaki ile iletişim kurup kuramayacağınız çoğu zaman bu ilk karşılaşma gönderdiğiniz sinyallere bağlı olabilir. Bazen bir hareket bin söze bedeldir. Bir kişiyle iletişim kurduğumuzda söylediklerimiz ne kadar önemliyse hareketlerimizle o kişide bıraktığımız etki de o kadar önemlidir. El-kol hareketleri, mimikler, dokunma, vücut pozisyonu…
İş yaşamında başarılı olmak isteyen kişi, iletişim kurduğu kişilerin sadece söylediklerini değil, yüzü, eli, kolu ve bedeniyle yaptıklarını da duymalıdır. Günümüzün rekabet ortamındaki yönetim stratejilerine göre yönetici ve kişilerarası ilişkilerle uğraşan herkesin sözsüz iletişimi yani beden dilini anlayıp kullanması önemlidir. Ne aradığınızı bildikten sonra, karşınızdakini bir kitap gibi okuyabilirsiniz. İnsan bedeninin 700.000’den fazla farklı hareket yapabildiği, bunların 60’a yakın ayrı sembolik işaret ve el hareketi olarak sınıflandırılabildiği söylenmektedir. Bu hareket ve işaretlerden bazılarını bilmek daha iyi iletişim kurmanızı sağlar. Öne eğilen başın “evet”, iki parmağınızla gözlerinizi göstermek “izle”, parmaklarınızı saçınızda dolaştırmak hayal kırıklığı, gülümseme veya sırıtmanın evrensel bir mutluluk işareti, ağlamanın da üzüntü anlamına geldiğini hepimiz biliriz. Tüm bu anlamları bize sağlayan sözsüz iletişimin bir ürünüdür.
Sözsüz iletişim; jestler, göz hareketleri ya da ses nitelikleri gibi karşımızdaki kişi ya da kişilere bir iletinin (mesajın) iletilmesinde kullanılan bir tür koddur. Bu kodlar, sadece o an ve etkileşimin oluştuğu yere göre iletiler verebilir. Sesinizin tonu konuya ve dinleyicilerinize karşı o andaki tutumunuzu gösterir; geçen haftaki duygularınız hakkında bir ileti göndermez. Dolayısıyla, sözsüz iletişim bedenimizin yarattığı iletilerle sınırlı, fakat taşıdığı anlam yönüyle karşımızdakileri etkileme bakımından çok güçlüdür. İnsan bedeni, yukarıda da belirtildiği gibi, iletilerin karşımızdakilere sunulması amacıyla kullanılan kodların başlıca taşıyıcısıdır. Bu kodlar çok değişik biçimlerde sınıflandırılabilir.
Duruş
Duruş deyince birçoğumuzun aklına hemen ayakta mümkün olduğunca dik ve uzun bir şekilde ayakta durmak geliyor. Aslında duruş, kafanızın ve vücudunuzun hiçbir baskıya maruz kalmadan doğal hizalanış biçimidir. Yani herkesin farklı bir duruşu bulunmaktadır. Yıllar boyunca edinilen alışkanlıklar ve tekrar edilen hareketler “kişiye özel” duruşu etkilemektedir. Bu yüzden bir insanın duruşu, onun kişiliği hakkında en büyük ipuçlarından birini oluşturur. Örneğin, kollarınızı kavuşturmuş ve bir tarafa doğru yaslanmışsanız bu, o anda karşılaştığınız olay için hazır olmadığınızı ya da o işle ilgilenmediğinizi gösteriyor. Omuzlarınız geride, başınız yukarıda, kollarınız iki yanda serbest ve avuçlarınız kapalı ise, sizi bekleyen şey ne kadar stresli olursa olsun, sizin ona hazır olduğunuz mesajını tahmininizden de net bir şekilde iletebiliyorsunuz. Oturan bir kişinin ayaklarına bakarak o kişinin dışa dönük ya da içine kapanık olup olmadığını anlayabiliyorsunuz. Örneğin; o anda dışarıya açık olan kişinin ayak uçları bir V gibi dışarıyı işaret ederken, kendi içine dönmüş kişinin ayak uçları içeriyi gösteriyor.
Çevrenizdeki alan
Ayakta duran bir kişi, oturan kişiye göre her zaman daha güçlü görünüyor. Bunun nedeni etrafında daha fazla alan yaratmasıdır. Ayaktayken daha rahat hissediyorsunuz, çünkü o anda bilinçaltınız size diğerlerine göre daha, yüksek bir statüde olduğunuzu söylüyor. Ve ayaktayken etrafınızdakilerin varlığını bile daha az değerli hissedebiliyorsunuz, çünkü onların daha az alan kapladığını biliyorsunuz. Ayaktayken hareket etmek ise kişinin etrafında daha çok alan yaratması anlamına geliyor. Bu alan genişletme hareketinin etkisi o kadar güçlü ki, bazen o kişinin varlığı diğerleri için bir tehdit bile oluşturabiliyor. Oturarak da güç imajı yaratmak mümkündür. Eğer ayakta durmak uygun değilse, ellerinizi koltuğunuzun yanlarına koyarak ve bacaklarınızı biraz uzatarak daha fazla alan kullanabilirsiniz. (Bir deneme: Oturuyorsunuz ve telefonda konuştuğunuz kişiye bir şeyi kabul ettirmeniz gerekiyor. Konuşmanıza ayağa kalkarak devam etmeyi deneyin. Karşınızdakinin sizi görmemesine rağmen kendinize olan güveninizin anında arttığını fark edeceksiniz.)
El – yüz hareketleri
Bir iş görüşmesi sırasında kişinin el ve yüz hareketlerine çok dikkat etmek gerekiyor. Kişi çenesini tutuyor veya yüzüyle oynuyorsa, bu genellikle onun bir şey söyleyeceğini ama endişeleri olduğunu gösteriyor. Bu da sizin önce davranıp onu ikna etmeniz ya da daha fazla açıklama yapmanız için bir işaret niteliği taşıyor. Bazen küçük bir hareket söylenenden bambaşka bir şey ifade edebiliyor. Örneğin basit bir buruna dokunma hareketi size, karşınızdakinin açık sözlü olmadığını gösterebiliyor. Başımızı hareket ettirmemizin nedeni, diğerinden onay alma isteğimizdir. Bu yüzden de güçlü görünmenin bir yolu da baş hareketlerini en aza indirmekten geçiyor.
Beden jestleri
Konuşulan kişiye tam olarak dönmek, güvenilir ve kendinden emin bir tavrı gösteriyor. Sadece yüzünüzle değil, tüm vücudunuzla dönmeniz ‘tam yüzleşme’ anlamına geliyor ve kollarınızı göğsünüzde bağlamamak, bacak bacak üstüne atmamak da bu açıklığı pekiştiriyor. Çünkü bu tür hareketler niteliklerinizi sakladığınızı iletiyor. Kollarınızı kavuşturmak ise kendinizi savunmaya çalıştığınızın ifadesi olarak algılanıyor. Bacak bacak üstüne atmış, kollarını kavuşturmuş ve hafif yana dönük biriyle konuşurken, onun sizinle ilgilenmediğini hissediyorsunuz. Durum tersi olduğunda ise anlattıklarınızla ilgilendiği mesajını alıyorsunuz. Herkesin rahatsız olduğu bazı ortak jestler var ki, onlar da gergin durumlarda vücudun verdiği tepki olarak karşımıza çıkıyor: Tırnak yeme, saçla oynama, sakız çiğneme ve diş gıcırdatma gibi…
Yansıtma
Beden dilinde en önemli davranışlardan biri, yansıtma olarak adlandırılıyor. Örneğin, bir çalışanınızla yaptığınız bir görüşmede bir süre sonra onunla benzer bir pozisyonda oturmaya başlayabiliyorsunuz. Bu durum, iş görüşmelerinde de çok sık ortaya çıkıyor. İkinizin de rahat, açık bir oturuşa sahip olması işlerin iyiye gittiğine işaret ederken ikinizin de kapalı duruş ve jestler sergiliyor olması, durumun tam tersi olduğunu gösteriyor. Karşınızdaki kişi bu kapalı durumdayken toplantıyı bitirmemek gerekiyor.
El hareketleri
Son olarak ellerimiz ne söylediğimizi vurguluyor, örneğin işaret ederek ”orada”, el sallayarak ‘görüşürüz’ diyoruz. İki elimizi birleştirip piramit görünümü verdiğimizde ise bu, güç anlamına geliyor. Karşınızda biri elleri piramit şeklinde sizi göstererek oturuyorsa bilin ki o, ya sizin amiriniz ya da gelecekte amiriniz olacaktır (!).
Göz teması
Birileri sizinle konuşurken gözünüze mi yoksa başka bir yere mi bakıyor? Başka bir yere baktığını ve sizin bunun karşılığında neler hissettiğinizi düşünün… Konuşurken ya da dinlerken göz temasını sağlamadan, karşınızdakine dürüst ve kendine güvenen biri olduğunuzu göstermeniz mümkün değil. Karşınızdaki kişi çok az göz teması kuruyorsa bu sizden hoşlanmadığını, sinirli ya da çekingen olduğunu ya da yüksek bir statüde olduğundan göz temasını gereksiz bulduğunu gösterebiliyor. Ayrıca, biri size durmaksızın baktığında bu durum stres yaratıyor. O anda biraz ellerinizi hareket ettirmek ya da etraftaki bir şeyleri göstermek oluşan gerilimi dağıtmada etkili olabiliyor. Açık havada birileriyle konuşuyorsanız, güneş gözlüğü takmaktan kaçının. Bu karşınızdaki kişi için rahatsız edici bir durum olabilir ve kimliğinizi saklamaya çalıştığınız imajı verebilir.
Görüldüğü gibi beden dili pek çok değişik şekilde kullanılabiliyor. Hiç tanımadığınız biriyle ilgili ilk izlenimi onun kullandığı beden dilinden elde edebiliyorsunuz. Ayrıca beden dilinizi doğru kullandığınızı sandığınız bazı durumlarda yanlış izlenim uyandırmanız da olasıdır. Örneğin, sürekli etrafta dolaşan biri belki çok enerjik ve etkili görünebilir ki, bu birçok durumda doğru olabiliyor. Fakat aynı hareketler bazen o kişinin sinirli ve durumdan rahatsız olduğu anlamına gelebiliyor. İçinde bulunduğunuz durum sizden nasıl olmanızı gerektiriyorsa beden dilinizi ona göre daha emin, güçlü, güvenilir görünmek için kullanın. Eğer, negatif işaretler gönderirseniz, bu amacınıza ulaşmanızı engeller. Ayrıca diğer insanların beden dilini de anlamaya çalışın. Böylece, sizinle ilgilenip ilgilenilmediğini ya da sizin varlığınızın nasıl bir etki yarattığını anlayabilirsiniz.
Sözsüz İletişimde Kültür Farkları
Sözsüz iletişimin kültürden kültüre değişken olduğunu hatırlamak çok önemlidir. Bir tebessüm bir İngiliz için dostluk, eğlence ya da aynı fikirde olmayı ifade eder. Eğer, bir Japon gülerse utanmayı ve mutsuzluğunu örtmek istediği anlamına gelir. Yukarıda ki bütün sözsüz iletişim alanları farklı kültürlere göre farklı mesajlar verebilir. Bazı insanlar tartışırken yerinde duramazlar. Hareket ederler, sallanırlar ya da zıplarlar. Bu hareketlerin hiçbir manaya gelmemesine rağmen dışardan bakan kimse, kişileri tanımıyorsa bu davranışları rahatsızlık veya suçluluk belirtisi olarak tanımlayabilir.
Görgü kurallarının adamdan kadına ve kullanıldığı durumlara göre değişmesi gibi ifadeler ve duygularda her kültüre göre değişir. Yetişkin Araplar duygularını açıkça ifade edebilir, ağlayabilir, sevinç çığlığı atabilir. Kuzey Batı Avrupa erkeği ise bunları yapmaktan kaçınır. Jestlerin yorumlanması üzerinde de farklılıklar mevcuttur. Bir Amerikalıya göre “tamam” manasına gelen işaret ve baş parmak ile yapılan daire bir Japon’ a göre “para” bir Latin Amerikalıya göre ayıp bir hareket, bir Fransız ya da Belçikalı ya göre ise “sıfır” ya da “senin değerin sıfır” anlamına gelir. Göz teması, Doğu kültürüne göre güvenilirliğin ve açıklığın net bir ifadesidir. Bunun aksine bir çok Asya ve Avrupa ülkesinde uzun süreli göz teması özellikle halk ile polis veya kamu personeli gibi eşit statüde olmayan kişiler arasında yapılırsa küstahlık olarak algılanır. Beyazlar dinlerken başka yere bakmak ve konuşurken de konuştuğu insana bakmak eğilimindedir. Afrikalılar ve Kuzey Afrikalılar ise bunun tam tersi eğilimindedirler.
İnsanlara olan yaklaşma mesafesi veya onlara dokunmada ki rahatlığımız açısından da farklı kültürlerimiz vardır. Kuzey Amerika ve Batı Avrupa da erkekler için dokunma yok denecek kadar azdır. Kadınlar ise genellikle kadınlar ve anne-babaları tarafından dokunulabilir. Yabancılarla fiziki temas kalabalıkta dahi olması kaçınılır. Latin Amerika ve Akdeniz ülkelerinde erkeklerin birbirlerine dokunması daha olağan, fakat erkekle kadınınkisi ise yasaktır. Bazı Arap toplumlarında kadınla erkeğin göz göze gelmesi dahi günahtır. İnsanlar arasında ki duruş mesafesi de kültürlere göre değişkenlik gösterir. İsveç ve İskoçlar konuşurken birbirlerinden uzak dururlar. Araplar ve Latin Amerikalılar ise konuşurken yakın olmayı tercih ederler. Bunlara ek olarak gençlik grupları gibi sosyal alt grupların elemanları selamlama, kıyafet ve tutum gibi kendilerine özgü sözsüz iletişim kuralları geliştirebilirler. Cinsiyet farklılıkları da sözsüz iletişimi etkileyebilir. Amerikalı ve Kuzey Doğu Avrupa kadınları daha çok göz teması kullanırken diğerleri daha az kullanır. Bir uzman olarak çevrenizdekilerin sahip olduğu farklı sözsüz iletişim kültürlerinin olabileceğini biliyor olmalısınız. Aynı zamanda onlara sözsüz iletişimin insandan insana değişeceğini ve bu sözsüz iletişimlerin neden yanlış yorumlanarak karara varmamaları gerektiğini anlatmaya ihtiyacınız olacaktır.
Birkaç Uyarı
Sözsüz iletişimler özellikle bir grup içerisinde oluşursa daha dikkat çekici olup bizler de hemen farkına varırız. Yani, siz konuşurken birisi yüzünüze bakmıyorsa bundan farklı anlamlar çıkarmamalı, fakat bu esnada esniyor ve arada bir saatine bakıyorsa işte bu o zaman sizin söylediğinizle ilgilenmiyor anlamına gelir. Sözsüz iletişimleri özel bir dikkatten yoksun bir hareket olarak yorumlama. Görme özürlü olan bir insan sizi dikkatle dinliyor olabilir, fakat dinlediğine dair işaretler vermiyor olabilir. Fiziksel engeli olan bir kimse sizinle iletişim kurarken beklediğiniz duruş ya da jestleri göstermiyor olabilir.
Unutmayın ki, hepimiz aynı sözsüz iletişim unsurlarını paylaşmıyor olabiliriz. Bir kültürde dostça olan bir hareket diğerine göre saldırgan olabilir. Başka bir kültürden olan bir kişi yan yana olmaktan hoşlandığınız mesafede nefret edebilir. Kendi ön yargılarınıza göre başkalarının sözsüz iletişim şekillerini yargılama eğiliminden vazgeçin. Konuşurken başını kaşıyan insanların doğru söylemediklerine dair kesin teorilerimiz olsa da bu kesinlikle bir kanıt değildir. Sözsüz iletişim hareketleri yanlış yorumlamaya açıktırlar. Örneğin, birinin esnemesi onun sıkılmasından dolayı değil, belki gerçekten uykusuzluktan olabilir.
Eğer, sözsüz iletişim hareketlerini çok incelerseniz etrafınızdakilerin doğallıktan uzak ve aşırı kontrollü hale geleceklerinin farkına varın!
KAYNAKÇA
- Aytaç, Önder (2007). Etkili İletişim ve Beden Dili. ARGEstar Danışmanlık Ltd.Yay.
- Başar, Hüseyin (2005). Kurumsal İletişim. ARGE(star) Danışmanlık Ltd.Yay.
- Başaran,İ.Ethem. Yönetimde İnsan İlişkileri. Aydan Web Tesisleri, Ankara.
- Dökmen, Üstün (1996). İletişim Çatışmaları ve Empati. (4.Basım).Sistem Yay., İstanbul.
- Lafollette, H.(Çev: F.Lekesizalın) (1997). Kişisel İlişkiler. Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
- Tuna, Sinan Eğiticilerin Eğitimi Kursu Katılımcı El Kitabı-018, EGM, Eğitim Dairesi Bşk.lığı Yay.
- Üstel, İsmail (2005). İletişim. ARGE(star) Danışmanlık Ltd. Yay.
- Varol, Metin (2000). Değişim Yönetimi ve İletişim. ARGE(star) Danışmanlık Ltd. Yay.